6 Ocak 2011 Perşembe

Wristcutters: A Love Story


Artık, bu dünyanın acımasızlığına dayanamıyorum. Sanki bu dünyaya ait değilim. Bazı gördüğüm, yaşadığım şeyler hala hayal kırıklığına uğratıyor beni. Aslında acımazsız olan hayat değil, insanlar çoğunlukla ve bu düzen. Bazen öyle bir zaman geliyor, kimseye güvenmek istemiyorsun ama öyle de yaşanmıyor, yine kendini kandırıp düzene ayak uydurmak zorunda kalıyorsun.

Pencereden bakıyorum şimdi. Sabah sis vardı, şimdi güneş açmak üzere ve yine bende bir umut. Şimdi açtım Wristcutters: A Love Story’i izliyorum. Benim gibi olanlara, farklı bir dünya arayanlar için bu film. Hadi sizde izleyin bu gece, pişman olmayacaksınız…

*Soundtrack albumunden, “One good reason for living”önerilerim arasında.

4 Ocak 2011 Salı

Bir çocuk sevdim uzaklarda...

Bir kız çocuğu sokakta, dizlerini öne ite ite hızlıca paten kaymaya çalışıyor. Yüzünde masum bir tebessüm ve mutluluk var. O çok sevdiği patenleri, annesi Kıbrıs’tan almıştı. Bugün bile unutmaz, annesinin geleceği günün öncesi akşamı yataktaki heyecanını… Öğleden sonra çocuk sayısı iyicene artınca hep birlikte ya ortada sıçan ya da renkli istop oynarlardı. Gün kararmaya başlayınca annesi camda beliriyor: “Haydi eve, baban gelecek!”. Yeni kazanılan tasolar toplanır, ağır ağır adımlarla asansöre binilir. Baba biraz geç kalınca, televizyon önünde annenin yemek yedirme çilesi başlar. Televizyonda Şirinler, annenin kucağında tepsi ve Gargamel’e bakan heyecanlı kocaman gözler. Akşam olunca, Bizimkiler izlenir veya bir kısmını hep gözleri kapalı izlen (öpüşme sahneleri J) parliament pazar gecesi sineması. Saat 11’i geçmeden yatağa girilir ve çok sevdiği aslanına sarılıp uyurdu.
Ben çocukken huzuru bozan hırslar, yarışan egolar, bilgisayar döneminin verdiği bencilik yoktu. Bu yüzden, trafikte sıkışmış bir yere yetişirken evde cep telefonunu unutup her şeyini unutmuş gibi hissederken  sokakları boş ve çocuksuz görürken, hep kendi çocukluğumu derinden hatırlar yüzümde buruk bir tebessüm ile hayata devam ederim…  
                                                                                       
Bu yazı, hala çocukluğunu özleyen yüreği büyük insanlar için olsun…

3 Ocak 2011 Pazartesi

Retro Nedir?

Retro, belli bir dönemin (1960’lar – 70’lerin) eskidikçe değerlenen ve bulunduğu tarihin dönemine örnek gösterilen öğe, araba, giysi, eşya, kısaca sanatın bir kategorisidir. Bundan dolayı retro, son yüzyılın en fazla alanını etkilemiş spesifik bir akımdır. Son 10 yılda insanoğlunun ozellikle modada ve dekorasyonda  her şeyi çabucak tükettiğinden, bu eski akıma esinlenme meydana gelmiştir. Günümüzde orjinallik arayaşını en güzel besyelen bu akım, ne yazık ki toplumsal bayalığımızı gün yüzüne çıkarıyor. Modern hayatın samimiyetsizliğinden sıkılan ben de kendimi devamlı Galata’da, Beyoğlu’nda veya eskicilerde buluyorum. En sevdiğim o eski radyolara dokundukça çocuk gibi mutlu oluyor keşke o dönemde yaşasaydım diyorum. Şimdilerde büyük gözlükler, 60’lı yılların mayoları veya Beatles gibi bir grubun orjinalliği çıkagelse, belki tüketim öncesi halimize geri dönebiliriz. Keşke 2000’li yıllardan kendi çocuklarımıza “klasik” tabiri ile bir şeyler bırakabilsek…  

2 Ocak 2011 Pazar

Edie Sedgwick





Edie Sedgwick ismini Factory Girl filmini izlemeden önce duymamıştım. 2 sene önce D&R’da bu filmin dvdsini gördüm. Kapağında Edie’yi oynayan Sienna Miller’ın güzel ve marjinal resmi çok ilgimi çekti ve işte o film sayesinde Edie Sedgwick ile tanıştım. Filmin konusu, pop kültürün yaratıcılarından Andy Warhol’un filmlerinde rol alıp, onun meşhur Fabrika’sının süper starı olduktan sonra şöhretin ağır yükünü taşıyamayan Edie Sedgwick’in trajik ve hüzünlü hikayesidir. Filmi izlerken Andy Warhol’dan nefret edecek, Edie Sedgwick’e acıma duygusu hissedip güzelliğine, masumluğuna ve tarzına hayran kalacaksınız. Edie Sedgwick benim için bir film yıldızı değil, bir dönem modaya yön vermiş yaratıcı bir kişiliktir. Birçok moda dergisine kapak olan resimlerine bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız…

1 Ocak 2011 Cumartesi

Helllooo :D

Bu bir merhaba yazısıdır, içimdeki dünya için hayata dair düşüncelerim için. Uzun zamandır yazmak istediğim, sözlü anlatamadığım ve bundan dolayı göğsümün en derin yerinde sızlayan, zaman zaman ortaya çıkmaya çalışan fakat bastırılan tüm hislerimi ve düşüncelerimi anlatacağım…

Büyük şehirde yaşayan, zamanı kısıtlı ve yapmak istemediği bir işte çalışan tüm kadınlar gibi, bende birgün hayatımın tüm düzenini değiştirmek istiyorum. Burada, kendimi sizle paylaşarak bir başlangıç yapacağıma inanıyorum. Hoş geldiniz J